Mindfulness
01.06.2022
Şölen Yücel
Olumlu düşünmek öğrenilebilen bir alışkanlık mı?
Olumsuz düşünmek, etrafımızda oluşabilecek tehlikeleri veya riskleri hesaplamaya çalışmak bize atalarımızın bıraktığı bir miras.

Araştırmalara göre, ortalama bir insanın aklından günde altmış ile doksan bin arasında düşünce geçiyor. Bu düşüncelerin %90’ına yakını ise olumsuz düşünceler. Yani aslında doğamızın olumlu düşünmekten çok olumsuz düşünmeye yatkın olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Olumsuz düşünmek, etrafımızda oluşabilecek tehlikeleri veya riskleri hesaplamaya çalışmak bize atalarımızın bıraktığı bir miras.
Çok eskiden insanlar, hayatta kalabilmek için hangi mantarın zehirli olduğunu, hangi hayvanın onlar için ölümcül olabileceğini hatırlamak zorundaydılar. Tehlikenin nereden gelebileceğini hesaplamak ve tüm dikkatlerini çevrelerinde oluşabilecek riskli durumlara vermek zorundaydılar ki varlıklarını devam ettirebilsinler. Zihinlerini de bu yönde geliştirdiler. Bu yüzde içgüdüsel olarak olumsuz durumları ve olayları zihnimizde tutup, olumlu olayları unutma eğiliminde olmak çok insanı bir durum. Fakat, artık varlığımızın sürekli bir tehdit altında olmadığı modern dünyada, olumsuz düşünmeye doğru olan eğilimimiz stres, kaygı ve endişe olarak bize geri dönüyor.
Bazen karşımıza çıkan sorunlar gerçek oluyor, bazense onları kafamızın içinde biz yaratıyoruz. Kimi zaman da aslında küçük olan sorunları zihnimizde büyütüyoruz.
Peki olumlu düşünmeyi kendimize öğretebilir miyiz?
Bu sorunun yanıtı “evet”, çünkü beynimizin adapte olma yeteneği inanılmazdır. Beynimizin yeni bağlantılar kurabilme yeteneğine nöroplastisite adı verilir. Yeni bir şey öğrendiğimizde nöronlarımız arasında yeni bağlantılar oluşturulur. Yeni durumlara adapte olmak için beynimizdeki bağlantıları yeniden organize ederiz. Yani nöroplastisite sayesinde olumsuz düşünme alışkanlığımızdan kurtulup, ona yepyeni düşünme biçimleri kazandırabiliriz.
Mindfulness ile beyninizi yeniden şekillendirin.
Bilinçli Farkındalık sizin için sadece anlık ve hoş bir sakinlik ve rahatlama yaratmaktan fazlasını yapabilir. Bilim adamları, ana beyin ağlarını daha iyi hale getirmek, değiştirmek ve güçlendirmek için güçlü bir araç olabileceğini düşünüyor. Farkındalık tekniklerinin stres, odaklanma ve dikkat, hafıza ve ruh hali ile ilgili beyin yollarında olumlu değişimi desteklediği kanıtlanmış durumda. Bazı araştırmalar, belirli bir süre boyunca sabit bir dikkatlilik halinde olmanın, yaşa bağlı beyin dejenerasyonu da dahil olmak üzere uzun vadede beyin yapılarını fiziksel olarak değiştirebileceğini bile buldu.
2011’de yapılan ufuk açıcı bir çalışmada, Massachusetts General Hospital’daki Harvard’a bağlı araştırmacılar, sekiz haftalık Farkındalık Temelli Stres Azaltma (MBSR) programından önce ve sonra katılımcıların beyinlerinin manyetik rezonans görüntülemelerini inceledi. Ayrıca beyinlerini, farkındalık eğitiminden geçmeyen bir kontrol grubuyla karşılaştırdılar. Araştırmacılar, farkındalık eğitimine girdikten sonra beyinlerinin kontrollere kıyasla gözle görülür yapısal değişiklikler gösterdiğini gözlemledi. Örneğin, anıları depolamak ve duygu kontrolü (ki daha fazlasını istiyoruz) ile ilişkili bir yapı olan hipokampusta artan gri madde yoğunluğunu fark ettiler. Ayrıca, stres, korku ve kaygı ile ilişkili bir yapı olan amigdalada, olmak üzere azalmış gri maddeyi fark ettiler. Dahası, denekler ne kadar az stresliyse, amigdalaları o kadar küçük görünüyordu.
Bu bulgu, farkındalık tekniklerinin, günlük yaşamın dış stres faktörlerini ortadan kaldırarak değil, genellikle orantısız tepkilerimizden sorumlu beyin bölgesinin etkisini yumuşatarak stresi azaltabileceğini gösterdi.
PREMIUM ÜYE OL
- - 300+ meditasyon, farkındalık çalışması, uyku hikayesi
- - Pedagog danışmanlığında hazırlanmış çocuklara ve ebeveynlere özel geniş içerik yelpazesi
- - Yeni başlayanlara özel çalışmalar
- - Yedi günlük özel yolculuk programları
- - Çevrim dışı kullanma özelliği